main_02.jpg

b08.gif

ANA SAYFA
MiYENDiS'iN DÜNYASI
FAHRi'NiN DÜNYASI
FAHRi CUMHURiYETi
YEDiK-iÇTiK-GÖRDÜK
KALEMiMiZ DE PEK KANLIYMIS...
SPOR STÜDYOSU
TÜRKiYE'Yi KURTARIYORUZ...
BiZ YAPTIK, OLDU...
TÜYO VERiYORUZ...
KAZIK YEMEYiN..!
GICIGIZ...
ÖZDE "ENTEL" DEGiLiZ...
iTiRAF EDiYORUZ..!
BiZ "O" OLSAYDIK...
LiNK'O LiNK'O SiSELER...
iPLiGiMiZi PAZARA ÇIKARIYORUZ..!
SEVGiLi GÜNLÜK...
FOTO NEJAT
ARKA SAYFA
SORUYORUZ.?!
NE DiYOSUUN..?

pic-4.jpg

atom_1.gif

atom_2.gif

     

Aklımıza paso acayip acayip fikirler geliyo güzel memkeketimiz

 için... Biz de tarihe düşelim dedik bunları bi güzel:

 

atom.gif

AB GERÇEĞi
Avrupa Birliği ve Avrupalı Türk'ler...

avropa_01.jpg

Türkiye’nin bütün gücüyle yüzünü çevirdiği bir Avrupa gerçeği var. Anadolu’ya ilk yerleşmemizden beri başlayan bir Avrupalı olma çabamız ama aradan geçen nerdeyse bir milenyuma yakın süre sonunda elde edilen bir hiç. Ya bir bakıma bu kadar olumsuz bakmamak lazım olaya, belki gerçekten önemli bir yol kat ettik ama bu yolu çok doğru irdelememiz gerekiyor. Aslına bakarsanız Türkiye’nin Avrupa Birliği yolunda giderken karşılaştığı iki tür ciddi güçlük var. Siyasi kriterler ve insani kriterler.

 

1. SİYASİ KRİTERLER: Siyasi kriterler Avrupa Birliği tarafından bize TAVSİYE edilen bir çok konuyu kapsıyor. Hepimizin bildiği üzere bunlar Kürt Haklarından başlayıp Ermeni Soykırımına kadar devam etmekte. Aslına bakarsanız ben bir çok vatansever aydınımızın yazdığı çizdiği üzere olayı çok ciddi bir Sevr Antlaşması tehdidi olarak görmesem de bana sorarsanız bu siyasi kriterlerin çok daha farklı bir boyutu var. Bahsi geçen sözde Kürt Sorunu, sözde Ermeni Soykırımı, Kıbrıs ve benzeri olayların gerçek sebebi direk olarak bizi oyalamak.

avropa_02.jpg

Avrupa’nın düşündüğü aslında çok açık ve net. Bir anlığına düşündüğünüzde Batı’da Amerika ki başlı başına bir güç dengesidir, ortada Avrupa ve doğuda da ciddi bir Asya tehdidi. Bu açıdan bakıldığında Türkiye’nin gözünü Avrupa yerine Asya’ya çevirmesi çok ciddi bir oluşum demek ve bu oluşum ne Amerika’nın ne de Avrupa’nın işine gelmekte. Düşünsenize Rusya, Çin, İran, Pakistan ve Türkiye. Üstelik bu gücü bir de Türkü Cumhuriyetler ve benzeri Kafkas devletleri ile desteklerseniz sonuç mükemmel. İşte bunu engellemek isteyen Avrupa bizi Avrupa Birliğinde görmeyi çok istediği vaadiyle önümüze bizim belki yüz yıldır çözemediğimiz siyasi sorunları getirmekte. Biz Avrupa Birliğine girelim diye daha bir on sene onlarla boğuşurken dünya yerinde sayacak zannediyorsak işte orada çok büyük yanlış içine gireriz. Bence siyasi problemlere aman Türkiye bölünüyor çağırtısı yerine bir de bu açıdan bakmayı deneyelim.

 

2. İNSAN HAKLARI: Aslına bakarsanız her zaman ülkemin Avrupa standartlarında bir insan hakları ve sosyal güvencesi olsun istedim. Gerçekten insana insan değerlendirilmesi yapılması beni çok mutlu edecekti. Ama burada da dikkatinizi çekmem gereken bir nokta var. Evet Avrupa insanı eğitimli (en azından hiçbir yerde yerlere tükürmeyiniz yazmıyor) lakin orada yaptırımlar ve cezalar da çok ağır. Kırmızı ışıkta geçmenin cezasının 1.5 ay ehliyet mahrumiyeti olduğu ülkelerin varlığı düşünülürse yaptırımların ağırlığı anlaşılacaktır.

avropa_03.jpg

Örnekler çoğaltılabilir ama uzatmadan hemen bir de bizdeki örnekleri düşünelim. Biz de cezalar çok ağır gibi görünüyor lakin iyi hal durumu falan gibi indirimlerin yanı sıra aslan gibi siyasilerimizin çıkardığı aflar her şeyin üzerine tuz biber ekiyor. Kısacası biz de hem eğitim hikaye hem de yaptırımlar. Diğer taraftan insanlarımızın insan gibi yaşaması için bize Avrupa’nın salık vermesi gibi aşağılayıcı bir başka durum olamaz gibime geliyor. İşte zaten bu nedenle Avrupalı olamıyoruz ve hiçbir zaman da olamayacağız.

Bu insan hakları boyutunu bir de AİHM boyutu var ki işte bu beni çıldırttı. Abdullah Öcalan’ın tekrar adil yargılanması gibi bir karar aslında oldukça doğru çünkü Abdullah Öcalan’ı yeniden ADİL yargılarsak sonuç kesin ve net idam olacaktır. Hadi diyorum ki Irak’ta, Afganistan’da Amerikan askerleri tarafından suçsuzca öldürülen, ırzına geçilen insanlara ya Amerika korkusundan ya da o toprakların Avrupa olmamasından sesini çıkaramıyor bu AİHM. Peki ya Avrupa’nın göbeğinde Çavuşesku ve karısı kurşuna dizilirken insan hakları nerdeydi acep. Ukrayna seçimlerinin iptalinde, Özbekistan’daki ayaklanmalar da, pardon ya haksızlık ediyorum galiba, Sırp kasabı Miloseviç’e ağır ceza vermişti galiba bu adamlar. Affedersiniz ama kıçıma anlatsınlar.

avropa_04.jpg

Lütfen yanlış anlaşılmasın ben Avrupa Birliği karşıtı ya da Avrupa düşmanı değilim. Hatta Avrupa ve ülkelerini çok da seviyorum lakin insanımızın büyük bir çoğunluğunun Avrupa Birliğini vizesiz dolaşım olarak gördüğü bir atmosferde insanın gülmekten yarılası geliyor. Belki aşırı vatansever, milliyetçi veya hayalperestim ama ben inanıyorum ki Türkiye’nin yalvardığı bir Avrupa Birliği yerine doğru siyaset ve adımlarla Avrupa Birliğinin yalvardığı bir Türkiye’ye ulaşmak zor olmasa gerek. Tabi eğitim şart ve bu eğitim üniversite mezunu sayısıyla kesinlikle doğrudan orantılı değil çünkü ne kalaslar var ki üniversite bitiriyor. Niyazi bir ara güney sahili yapalım mı, hazır turist kızlar da gelmişken. Yaşasın Avrupa Birliği…

atom.gif

PARANIN DiNi YOK..! 

Maskot GOLF, dolar kostümü giysin bu yaz...

uncle_golf.jpg

Televizyonda, ‘Golf’ dondurmalarının yeni reklamını izlediniz mi..? Hani şu, yeni sezona iyi bi giriş yapmak için deli gibi debelenip duran maskot Golf’un oynadığı animasyon film... (Bu arada; ne traş köpüğü ne başka bişey; bence maskot Golf tam bi albino dışkısı...)

Reklamın bi sahnesinde, star elektriğine sahip bu şey çeşitli kıyafetler deniyor kendince – Pretty Woman hesaabı... Ve sanki dünya üzerinde başka hiç bi kıyafet kalmamış gibi, sıkı bi kovboy olarak çıkıyor karşımıza (vay şirinlik muskası vay, vay kızıldereli kasabı vay...)...

 

Bilirsiniz ‘Golf’, Ülker grubuna ait bi marka...

Hani beş altı ay önce bi reklamda, Amerikalı bi asker Irak işgali sırasında çölde bi kasa Kola Turka buluyodu da içip vazcayıyodu ya işgalden – “yurtta barış, dünyada barış...” hesaabı...

 

Hah işte, o Kola Turka’nın da içinde bulunduğu grup, ‘Golf’ dondurmalarının da sahibi olan cennetlik Ülker Grubu...

 

Ermeniler’in Azeriler’i kattettiği yıllarda, Ermenistan’a yapılan kolilerce bisküvi ihracaatının altına imzasını atan; benzer görüşlere sahip siyasi partinin iktidara gelmesiyle birlikte, faaliyet gösterdikleri işkollarındaki çeşitliliği deli gibi arttıran (bu değirmenin zemzem suyu nerden gelmekte acep..?) ve dahi aynı siyasi partinin başkanının oğluyla (veliaht) kolkola girip, kola pazarına dalabilecek kadar da ipin ucunu kaçıran Ülker Grubu...

 

Eee; ama ne demişler; “Paranın dini olmaz...”.

Altı ay önce Irak işgali modaydı, çek bi reklam filmi çöllü möllü... (Bi de utanmadan bu soytarılık şaheserine, Mustafa Kemal ATATÜRK’ün o güzel sözünü da alet etmiş küstah ibişler...)

Şimdi yaz geliyo ya; sıkmamak lazım milleti, karartmamak lazım içleri... Bu yüzden patlat “light” bi reklam...

 

Maskot Golf ha kovboy olmuş, ha maymun; ne farkeder ki.!? Paralar Ülker Grubu’nun cebine aktıktan sonra, no problem.!!!

 

Ülker Amca wants you.!!

atom.gif

GALIPOLI.!? 

İstanbul'a da 'Constantinapolis' deyiverin, olsun bitsin...

Yaklaşık üç hafta önce gittiğim bir sinemada izleyeceğim film başlamadan önceki fragmanlarda karşı karşıya kadığım şey beni müthiş heyecanlandırmıştı. hepimizin aşina olduğu, daha film vizyona bile girmeden içimizde ürpertiler yaratan o Holywood sesi kulaklarımla çınlıyordu. hele bir de "Dissappointment of an Empire" dediğinde neredeyse gaza gelip savaşa gidiyordum. önce bunun bir Türk filmi olabileceğine bile inanamamıştım. lakin fragman sonundaki sponspor firmaları gördüğümde artık herşeyi biliyordum. bahsettiğim bir Türk filmi Gelibolu ya da GALIPOLI idi. Film sonrası hayal kırıklığımın, hırsımın, aldatılmışlığımın verdiği duygular, film öncesi heyecanımı çoktan bastırdı bile. ama nede olsa bu bir belgeseldi ve tarihsel gerçeklere, sevgili anzak süvarilerinin mektup ve günlüklerine dayanıyordu. objektifdi, savaşa onların gözüyle bakıyordu. gözleri çıksın (ki çıktı) o bir işgaldi ve herkes cevabını aldı. İngiliz Empire da dahil buna. ama şeşen amcanın da dediği gibi NELER OLUYOR BİZE? BİZE NELER OLUYOR?...

atom.gif

YLT ÜVEY EVLAT MI..? 

Zaten başımızdakileri de biz değil onlar şeçti, doğaldır dolar kullanmaları...

http://www.oib.gov.tr/duyuru/2005-03-15_aluminyum.htm

 

Lütfen şu siteyi bir ziyaret edin. ve daha sonra birileri bana Eti Aluminyum A.Ş. özelleştirilirken yatırılacak geçici teminatın neden ABD Doları olduğunu bir açıklasın. (komiktir ihale şartname bedeli 5.000 YTL) benim bazı fikirlerim var.

 

1) zaten bu ihaleye girecek cesarette Türk şirketi yoktur, bu nedenle geçici teminat dolar olarak istenmiştir.

 

2) Bir gecede bizi uyutarak (ben uyumadım) 100 YTL'yi gizli devalüasyonla piyasaya sunanlar o güzelim itibar kazanan yeni türk lirasına kıyamadıkları için teminat dolar olarak istenmiştir.

 

abi bunlar çok komik ya...

atom.gif

VARAN 3

Düdükleniyoruz..!

Bunu söylemek zor, hele hele kabullenmek çok daha zor. Geliri ortalamanın biraz üzerinde gençlerimizin giydiği, geliri ortalamanın çok altında olup da diğerlerine özenen gençlerimizin de bütün sermayelerini akıttığı özellikle İtalyan etiketli tekstil ürünlerinin hemen hemen hepsi Türkiye’de üretiliyor. Kumaşı, tasarımı, dikimi kısacası her şeyiyle % 100 Türk olan bu ürünler daha sonra İtalya ya da muadili Avrupa ülkelerine gönderilip etiketlendikten sonra tekrar ithalat adı altında ülkemize dönüyor ve mesela maliyetleri 10-20 YTL civarı olan kotlar sevgili özenti gençliğimize 200-300 YTL’lerden satılıyor. Emin olun üstelik bu kar marjının hepsini Avrupa mideye indirirken, Türk üreticiye de tabiri caizse havucun sapı kalıyor. Tabi burada herhalde en az suçlanması gereken de üretici olmalı.

Aaa, pardon, neden bu kadar sinirleniyoruz ki marka olmanın bir bedeli olmak zorunda ve tabi ki o kodaman firmaların reklam ve benzeri giderlerini düşünürsek ucuza bile satıyor olabilirler. O zaman ülkesini seven kendisine bir iyilik yapsın ve gidip hemen Türk malı ve Avrupa markalı bir kot ya da benzeri tekstil ürünü alsın, ne de olsa Türkiye tekstilde dünya devi olma yolunda…

atom.gif

VARAN 2

SEKA'ya veda...

Seka İzmit Fabrikası neden kapatılıyor? Çünkü başımızdakiler bir taşla iki kuş vuruyor. Hem tarımın ve sanayinin dışa bağımlı gelmesi yolunda önemli bir adım atıp batıdaki işbirlikçilerinin talimatlarına uymuş oluyorlar, hem de Seka’nın arazisini birilerine peşkeş çekme şansını yakalıyorlar. Bravo! Ağızlarından düşmeyen söylem: “Bu kurumları hantal devlet bürokrasisinden kurtarıp özelleştiriyoruz ki daha verimli çalışsınlar.” Ama öyle olmuyor: Ankara’da özelleştirilen Et ve Balık Kombinası’nın yerine 3M Migros Shopping Center yapıldığını biliyor muydunuz?

atom.gif

VARAN 1

Bill'in Ziyareti...

linux.jpg

Bill Gates Amerika’dan niye kalkıp geldi? Çünkü Türk hükümetiyle milyar dolarlık anlaşmalar imzalanacak ve Türkiye’de bütün okullarda Microsoft’un programları kullanılacak. Oysa Linux gibi bedava ve açık kodlu bir program var. Avrupa'da devlet dairelerine Linux kuruyorlar. Microsoft'un ofis programı 200 dolarken Linux'un ofis programı bedava. Norveç, İngiltere gibi ülkelerde “Okul Linux” kullanılıyor. Çin ve Fransa Linux kullanımı için işbirliğine gidiyor. Bizim vergilerimiz ise doğru Bill Amca’nın cebine. Her başı sıkıştığında “Bilgisayarsız okul kalmayacak” diyen Milli Eğitim Bakanımız da murada eriyor böylece…

atom.gif