main_02.jpg

b18.gif

ANA SAYFA
MiYENDiS'iN DÜNYASI
FAHRi'NiN DÜNYASI
FAHRi CUMHURiYETi
YEDiK-iÇTiK-GÖRDÜK
KALEMiMiZ DE PEK KANLIYMIS...
SPOR STÜDYOSU
TÜRKiYE'Yi KURTARIYORUZ...
BiZ YAPTIK, OLDU...
TÜYO VERiYORUZ...
KAZIK YEMEYiN..!
GICIGIZ...
ÖZDE "ENTEL" DEGiLiZ...
iTiRAF EDiYORUZ..!
BiZ "O" OLSAYDIK...
LiNK'O LiNK'O SiSELER...
iPLiGiMiZi PAZARA ÇIKARIYORUZ..!
SEVGiLi GÜNLÜK...
FOTO NEJAT
ARKA SAYFA
SORUYORUZ.?!
NE DiYOSUUN..?
pic-12.jpg

atom_1.gif

atom_2.gif

 

Bu sitede dönen gizli dolaplar... Tüm kirli çamaşırlar, gün ışığı görmemiş korkunç sırlar, ve acı gerçekler... Maykıl Muur hesabı, hepsini tek tek ifşa ediyoruz..!

atom.gif

H.A.K

Kalemini Satmayıp Kıranların Köşesi

Meriç'ten Ötesini Göremeyiz Biz Bu Kafayla...

Sir Couchy Yazıyor ... 12.06.2005

couchy.jpg

Merhabalar a dostlar,

 

Sessizliğimi bozmama sebep, Serbülent ibişinin kaleme almış olduğu şu ‘AB GERÇEĞİ’ başlıklı yazı...

Yok efenim yok; ben bunlara ne kadar ‘okuyun, çalışıp adam olun...’ desem de bunlar burunlarının dikine dikine gidecekler hep – bu belli oldu...

 

Olum Serbülent, bu laflarım yanlız sana – kulaklarını aç ve iyi dinle:

 

Sen bu yazıyı kaavede at yarışlarını izlerken mi yazdın evladım (peçeteye).?! Keza, yazının tuttuğum yeri elimde kalıyor..:

 

Yavrucum; biz hangi bir milenyumu, ‘avrupalı’ olmaya çalışarak geçirdik - söyler misin bana bi..?!

Eğer kastettiğin; geçtiğimiz milenyum ise; Malazgirt Meydan Muharebesi’nde de ‘Avrupalı’ olmak için savaştı atalarımız, öyle mi.??? Doğru diyosun, hatta o savaş yüzünden de katılamamıştık o seneki Eurovision’a...

 

İyi paşam, çok güzel... Bu yaşıma gelmiştim – bunu bilmiyodum bak...

Evladım, çocuk musun sen..?! Hiç aklın alıyo mu, olur mu hiç öyle şey.?! Gaza gelmişin yazmışın iyi hoş da, bari iyi kötü bi ilkokul tarih kitabı (M.E.B) karıştırsaydın önce...

 

Haaa, bi de coğrafya atlası edin kendine... Keza ikinci kısımda bahsettiğin güçlü Asya oluşumu için sözü geçen ülkenin ismi ‘Pakistan’ değil, ‘Hindistan’ olsa gerek...

Yok ille de ‘Pakistan’ diyosan, başkanı teee uzaktaki bi ülkenin spor klübüne (Pervez Müşerref / BJK) üye olan memleketten hayır gelmez derim ben... Yol yakınken yanlışından geri dön, ve yazılım devi olma konusunda korkutucu hamleler içinde olan ‘Hindistan’ı gözardı etme bi dahaki sefere...

Ayrıca, Çin kendisine yeter de artar... Kolunu şöyle bi sallasan beş on Çinli çarpıyo oralarda, o kadar olur yaani...

Fakat ille de ortaklıksa, Rusya Federasyonu Hindistan’la ortaklığa gider derim ben... Gerçi ben zamanında bizim kralı da uyarmıştım (devrimden bi kaç ay önce) ama kaale almamıştı ibiş... (Boynunu giyotine soktuklarında salya sümük yalvarmasını biliyo ama, ‘Koşi, kurtar beni...’ diye..!! (rahmetli) )

 

Bu arada, hazır atlas elindeyken bak bi bakalım, Özbekisten hangi kıtadaymış..? (vay ibiş, vay..!!)

 

Üzgünüm a dostlar, bir anda sinirim boşaldı – sabredebilmem pek bi mimkin olmadı.!!

 

Son sözüm şudur ki; ‘Avrupalı’dan önce, adam gibi ‘Adam’ olmak lazım kojuum.!!  

Sağlıcakla kalınız efenim...

 

Okuyucuya Not: Son yazısında, Holivud’a ‘tü kaka..’ diyen Niyazi ibişinin aynı sayfada; “Ehe, ehe... La, Star Vars çok güzel bi filim la... Harika la...” gibisinden bi başka yazıya da imza atmış olmasına ise ayrıca değineceğim... Etkafalı ibiş..!!

Seviyorum ama yine de hepsini, civa gibi çocuklar ne de olsa...

---------------------------------------

Ben Demiştim...

Hakan Abi Yazıyor ... 06.04.2005

hakan.jpg

Yaw Koşi Abi,

 

Şimdi Atatürk Düşünce Kulübü müdür neyin konusunda yaşadıkların beni çok üzdü Koşi Abi. Yalnız yanlış anlama ama eşeklik sen de abi. Senin ne işin var o kulüpte. Şimdi abi vaktiyle zamanında ben de bir yanlış yaptım ve o derneğe gittim. Bir de bilirsin abi biz gezeriz öyle dernekti, ocaktı maksat çevre olsun. Lakin bunlar hepten kafayı yemiş abi. Gıdılarına kadar uzattıkları ve günlerdik yıkamadıkları sakalları ile tek yaptıkları şuradan nasıl bir kız kaldırırım hesabı. Üstelik bir de Atatürkçüyüz ya Samsun sigarası içeriz. Tamam da kardeş ben geçen de seni North Shields’de gördüm. Malbuş Light ve Badwaysır kombinasyonu ile NFL maçı izliyordun. Atatürk de Badwaysır içerdi. Velhasıl ayaklarına sıkacaktım kendimi zor tuttum abi. Şimdi madem sana bir yamuk yaptılar, öldür de öldürelim abi. Yalnız sana zahmet 1 Haziran’dan önce olursa, biliyosun yeni TCK falan. Elbette abi elbette, gençlerin ilahı Hakan Abi tabi ki güncel olayları yakından takip edecek. Ama sana da şunu söylemeliyim ki insan arayıp da sormaz mı be abi. Hakancığım bu adamlar kimdir, tanır mısın, bilir misin diye. Biz İstanbul’u çözüp bağlayalım sen bizi adam yerine koyma abi. Yakışmıyor o papyona ve lüle saçlara haberin olsun abi. Ben sonra devam edeyim abi İsmail abi gene internet parası istiyor…

---------------------------------------

Üniversite Gençliği, Nereye..?

Sir Couchy Yazıyor ... 05.04.2005

couchy.jpg

Merhaba sevgili dostlar,

Yıllık iznim dolayısıyla bir süredir yazılarıma ara vermiş bulunmaktaydım... Ve fakat sanmayınız ki görevimi savsakladım, başka başka hülyalara daldım.?! Bu zibidileri ve dahi dahil oldukları günümüz gençliğini düşündükçe tatilimin her bir saniyesi zehir oldu, üzerime karabasanlar çöktü..!

 

Ve tatil dönüşü masamın başına geçtiğim gibi, okkalı bi yazı döktürmeye karar verdim:

 

Evet sevgili dostlar; tatile çıkmadan bir gün önce, boğazın içine kurulmuş güzide bir üniversitemizin öğrenci kulüplerinden birinden bi davet aldım... Ve 'Atatürkçü Düşünce Kulübü' adlı bu gençlik organizasyonun davetini, herşeyden önce Mustafa Kemal Paşa’ya olan derin saygımdan ötürü hiç düşünmeden kabul etmiş bulundum...

Velhasıl; gittim konuşmacı olarak çağırıldığım toplantıya, kojuum... Katılımcı gençlerin beni yaklaşık 3 saat 42 dakika 27 saniye dinlemesinden sonra sıra geldi soru-cevap kısmına...

 

İlkin çok heyecanlıydım dostlarım: Ömrü hayatımda ilk defa; böylesine aydın bir kitlenin karşısına geçmiş, zor sorulara özgün cevaplar verecektim ne de olsa.?!

Fakat ne yazıktır ki dakikalar ilerledikçe, hayallerini kurduğum o bilinçli üniversite gençliği gözümde yerini kuşbeyinli bir grup ibişe bıraktı...

Bendenize yöneltilen her soruda, biraz daha sinirleniyor ve deliriyordum – keza, bana yöneltilen sorular sırasıyla; yok “Sizin de Hıncal Uluç gibi bi sweet-heart’ınız var mı...?”, yok “Gençliğinizde, babanızdan kalan köşkü ve zenginliği Paris köpek yarışlarında yiyip sıfırı tükettiğiniz doğru mu – şimdi bu yüzden mi sürünüyorsunuz..?” gibi ipe sapa gelmez bir dizi saçmalıktan ibaretti...

Dayanmam pek bir mimkin olmadı a dostlar... Yerimden fırladığım gibi, kendimi dışarı atmışım.

 

Toplantı salonunun kapısında kendime geldiğimde, karşımda duran panoda ilgili kulübün daha önceden düzenlemiş olduğu bazı toplantıların konu başlıklarını görünce de neden Mustafa Kemal Paşa ile ilgili tek bir soru dahi gelmediğini çok iyi anladım:

“Miyendisler işletme mastırı yapmalı mı ve Atatürk”, “Çocuklar Duymasın dizi ekibi ve Atatürk” ve “2006 dünya kupasına gidebilecek miyiz ve Atatürk”; bu ibişliklerden aklımda kalan birkaçı yanlızca...

 

“Sizin gibi gençliğin düzenleyeceği toplantı, olmaz olsun...” deyip tekrardan daldım salona... Önüme gelen ilk gence tam geçirecekken bi tane, gençlik fotoğraflarımdan birini uzattı yan taraftan biri...

 

İmzamı istiyomuş... Uzunca bir süredir hayranımmış.

Sonra bunlar bi sevgi çemberi oluşturdular ki çevremde (öyle böyle değil) - kızgınlığım geçer gibi oldu... Yanlış yapıyolar ama, özde iyi çocuklar. Kızamadım çok, kojuum...

---------------------------------------

Hayatın İçinden

Erhan Güleryüz Yazıyor ... 18.03.2005

erhan.jpg

Yine bir Cuma sabahıydı, Unkapanı İMÇ’ye korkak adımlarla girdiğim, cebimde beş kuruş olmadan… Kaçıncı denememdi bu, kaçıncı uykusuz sabahın sonunda… Prodüktörüm Dr. Erol Köse Bey’in söylediği çayı karıştıracak takatım yokken bile bir umut vardı içerlerde bir yerde…Ve yine bir Cuma sabahı siz sevgili dostlarımla bu sitede buluşmanın heyecanıyla bir kelebeğin kanat çırpışı gibi çarpıyor yüreğim. Şöyle bir düşünüyorum da, bu güzel insanlara ne yapsam az diyorum. Konserler vesilesiyle bütün Anadolu’yu dolaşma şansını yakaladım sevgili grubum Ayna’yla. Gittiğimiz yerlerdeki insanların o sevgisi, o içten ve karşılıksız duyguları çoğu zaman gözlerimi yaşartmıştır. İşte Anadolu insanı böyledir sevgili dostlar, bütün duygularını dolu dolu yaşar. Nefret etti mi silahını hiç çekinmeden hasmına doğrultur. Sevdi mi aynı kurşunu kendi beynine sıkar gerekirse. Bu yolda nice yiğit telef olmuştur. Kızılırmak’ın adı neden Kızılırmak’tır hiç düşündünüz mü? Söylememe gerek yok sanırım. Bir dahaki sefere hatırlatın da Yandım Çavuş Ayranı’nın hikayesini de anlatayım sizlere.

 

Evet sevgili gönül yolcuları, çoğu şarkım Akdeniz’in dalgalarının ilhamıyla yarattığım ezgilerden doğmuştur. O zamanlar denize karşı sızma zeytinyağına ekmeğimi banarak yapardım kahvaltımı. Yine o sabahlardan birinde, bomboş sahilde bakışlarımı gezdirirken birden denizden bir güzel çıktı. Bir deniz kızı mıydı, yoksa bir peri mi? Bilmiyorum. Ama emin olduğum bir şey var ki, gözlerimle gördüm onu. Kulaklarımla duydum. Burnumla aldım kokusunu. Dilimle aldım o tuzlu teninin tadını. Ellerimle dokundum ona. Kısacası beş duyumla yaşadım onu. Tıpkı o fedakar, çilekeş Anadolu insanı gibi. Peki bir rüya mıydı bu gördüklerim. Hayır sevgili duygu gezginleri, o benim içimde yaşattığım kadındı. İçim o kadar geniş ki dostlarım, onu yıllarca bir çiçek gibi içimde yaşatmışım da haberim yokmuş. Ezgilerim gübresi olmuş, yaşam sevincim toprağı olmuş. Suyu ne olmuş derseniz, o da gözyaşlarım olmuş derim size sevgili hüzün seyyahları. Şaire kulak verelim bakalım ne diyor:

 

Ben senin okul çıkışına gelirdim Melenya

Sen beni, ben seni beklerdik

Biz birbirimizi resmederdik

Etüt pencerelerinin buğu kokulu sesinde

Ben seninle, senin benimle olabilme ihtimalinden

Daha fazla seninleydim

Sen benimleydin

Ben seninle, bendeki ben gibi ben değildim

Ben,

Sendeki ben,

Sen,

Bendeki ben,

Bendeki sen ile sendeki ben

Sendeki sen ile bendeki benle aynı değildi

Ve Melenya

Ben her okul çıkışı senin gözlerine aynı sevgiyle bakardım…

 

Bunun üzerine kelimelerin anlamsız kaldığı konusunda hepimiz hemfikiriz sanırım, sevgili şiir dostları. Sizinle beni buluşturup, gönül bahçemdeki çiçekleri paylaşma fırsatını bana veren sevgili Miyendisler ekibine şükranlarımı sunarım. Hani adam gibi adam derler ya, işte bu çocuklar da öyle, daha çok şey başaracaklar, yürekten inanıyorum. Şu andan itibaren üçü de benim korumam altındadır. Bu çocuklara laf söyleyen, haksızlık yapan karşısında beni bulur. Bu ilk buluşmamızı kendimden bir dörtlükle bitiriyorum. Hoşçakalın…

 

Sevenler ayrılmayın,

Gülenler ağlamayın,

Özgür rüzgarlara hasret,

Uçurtmayı bağlamayın…

 

Erhan Güleryüz’ün Gözlüğü

Police

 

Erhan Güleryüz’ün deri montu

DERİMOD

---------------------------------------

Bilgi Casusluğu..!

Sir Couchy Yazıyor ... 05.03.2005

couchy.jpg

Ah, sevgili site ziyaretçileri... Eskiler, “Kol kırılır, yen içinde kalır...” demiş; ne de güzel söylemiş... Evet, keşke kol kırılsaydı ve yen içinde kalsaydı a dostlar: Keşke ben, birazdan sizlere anlatacağım o acı gerçeği kaleme almayacak kadar fırdöndü olabilseydim... Keşke ben de bir Ertuğrul, bir Yavuz olup; size La Fontaine’den masallar tadında uyutucu eften püften yazılar yazabilseydim...

Fakat ne mimkin: Bizler, Erhan’ız... Bizler, Hakan’ız... Ve dahi bizler, Couchy’iz...

Medya Plazalar’ın soğuk koridorlarında volta atmaktan ziyade, öğrenci evlerinden bozma ofislerde bu zibidileri bilginin ışığıyla (100 mumluk) aydınlatmayı seçmiş adsız neferleriz... Yok aslında pek de adsız sayılmayız; dediim gibi ben Sir Couchy, bi de Hakan Abi’yle Erhan Güleryüz var...

 

Gelelim açıklamam gereken şu acı gerçeğe..: Miyendisler oluşumu içerisinde bilgi casusluğu yapıldı sevgili dostlar. Evet efenim; BİLGİ CASUSLUĞU yapıldı...

 

Herşey, birkaç gün önce başladı..: Bilenler bilir; vazifem icabı cücüklerin hazırladığı bu siteyi 24 saat itibariylen takip etmekteyim. Site içeriğini en ince ayrıntısına kadar inceliyor ve yapılan birçok terbiyesizliği bulup, kara kaplı defterime kaydediyorum; bir sonraki yazım için...

Birgün, masamın üzerinde duran bu defter ortadan kayboldu... Ofisin altını üstüne getirdiysem de müspet bir sonuç almam mimkin olmadı.

Bununla birlikte, siteye yeni yeni yazılar düşmekte ve ben de bunları takip etmeyi sürdürmekteydim. Gariptir; İsmet ibişinin yazdığı birçok şey; deftere düşmüş olduğum notlarla birebir örtüşmekte idi... Kıllandım fakat, gitmedim üzerine.

 

Düğüm, bu gece yarısı çözüldü: Ofise girdiğimde bunu masasında tıkınırken buldum. Beni görünce kafayı kaldırıp: “Abi, şokella ekmek var; yer misin..?” dedi. Bi baktım yüz göz, dirseklere kadar şokella içinde bunun, içimden “Eşşek kadar herif oldu, hala öğrenemedi bi adam gibi yemek yemesini...” diye geçirdim ama çaktırmadım...

Velhasıl, teklifi kibarca geri çevirip yerime oturdum. Bir de ne göreyim; kaybettiğim kara kaplı, masanın üzerinde öylece duruyor.!!

Karşımda tıkınan ibişe çaktırmadan, defteri elime aldım... Almamla beraber, elim kolum çukulata oldu...

Şokella bulaşıklı sayfaları çevirdikçe, İsmet Niyazi denen et kafanın bilgi casusluğu yaptığı da kesinlik kazandı: Siteye koyduğu yazıları tamamiyle notlarımdan araklamış olması bir yana; kimi yerlerin altını çizmiş ve yanına “iyi iyii, bak bunu da koyayım...” gibi notlar düşmüştü ibiş; hem de tükenmez kalemle...

Hatta bi yerde, “...dur bunu koymiim, benle ilgili bişey bu.” gibisinden bir nota bile rastladım. Kendisiyle ilgili olan diğer bütün tebiyesizliklerin üzerlerini karalaması ise, ancak ilkokul üç seviyesindeki bi beynin yapabileceği türden bi cinlik idi...

Defteri yavaşça kapatıp, bunu süzdüm bi süre: Doğuştan mı, yoksa ameliyatla sonradan mı gerzek olmuştu acaba..? Yoksa bunların hepsini kasten mi yapmıştı tansiyonumu fırlatmak için...

 

Sonra, “İsmetciim, gelir misin bi dakka – bişey konuşacaktım senle” diye sakince seslendim buna... Bir elimle ‘gel, gel’ yaparken, diğeriyle de masamın yanında duran meşe odununu kavradım çaktırmadan.

Farketti sonra bu, başına gelecekleri ağlamaya başladı..: Salya sümük, “Abi affet, yapmak zorundaydım... Ben de bir Sir Couchy olmak istiyorum... Senin yolundan yürümek istiyorum, kojuum... Sana özendik fena mı ettik.?!” diye yalvardı falan...

 

Kızamadım velhasıl pek, neticede bana özenmiş çocuk... Ama yine de çok ayıp etti.

---------------------------------------

Kuzuların Sessizliği Bozulduysa, Kurtlar Zaten Uluyacaktır...

Hakan Abi Yazıyor ... 01.03.2005

hakan.jpg

Öncelikle kendimi tanıtmak zorunda hissediyorum kendimi. Ben Serbülent, Niyazi ve Necasettin’in sürekli ağızlarında dolaştırdığı Hakan Abi. Aynı zamanda Sir Couchy ve Erhan Güleryüz’ün kader arkadaşı...

Kendimce iyi bir eğitim aldım, düzgün bir ailenin çocuğuyum, kısacası isteyip de alamayacağım kız yok. Aynı zamanda mahallede de çok sevilirim, hafif bir Alişan tavrımız olduğu için midir nedir bilmiyorum ama başı sıkışan bana gelir, Hakan Abi bir davamız vardı çözebilir misin diye?

Bunca yıl okuduk, mahallede çevre yaptık ama şu üç miyendise bir türlü söz geçiremedik.  

Şimdi önce Serbülent girdi hayatıma, hay girmez olaydı. İşten güçten sıkıldığım birgün gittim mahallenin internet cafesine. Oturdum dedim bizim finlandiyalı kızlarla yahoo’da bir tavla oynayayım. Portalin lakaplı tikkonun biri durup durup oyuna davet ediyor bizi. Ulan dedik ezilenlerin dostuyuz, kırmayalım şu çocuğu, girdik bir tavla oynamaya. Birinci oyun, ikinci oyun derken adam demesin mi HAKAN ABİ SEN MİSİN? Ulan o zaman web cam da yok, bu hıyar bizi nereden tanır? Meğer hıyar mahalleden gizliden gizliye hayranımızmış, kendine idol olarak seçmiş bizi. Eee, her ne kadar bir ağırlığımız da olsa biz de gaza geldik. Ulan işte o gün bitirdik Hakan Abi efsanesini.

İlerleyen günlerde bu Serbülent başladı abi bokunu yiyeyim, oturup bir çay içelim abi diğer arkadaşlar da seninle tanışmak istiyor falan diye. Neyse birgün gittik çay bahçesine oturduk birlikte. Bu Serbülent tikkosu getirmiş yanında Niyazi ve Necasettin diye iki tane arkadaş. Kardeşim bu adamlar üç kişi beni bir araya almasın mı?

Abi sen bize destek çık bak gör neler yapacağız.

 

1)Hergün Laila’da Reina’da gezip o manken senin bu manken benim televolelere çıkmazsak ..... olalım.

 

2)Bütün İstanbul’un otopark mafyasını bağlayacağız abi. Mahallemize çuval çuval dolar akacak.

 

3)Sonra Türkiye’yi kurtaracağız abiciğim. Yunanı bir yandan Ermenisi bir yandan almış gitmişler abi. Gençlik elden gidiyor, ülke elden gidiyor. Bitireceğiz abi bunların hepsini...

 

İşte liste böyle uzayıp giderken verdiler gazı, verdiler gazı. Abi sen sponsor olmazsan biz bunların hiçbirini yapamayız, soğan ekmek yiyerek olmaz abi bu işler derken sinsi Niyazi çıkardı senetleri imzalattı bize. Ondan sonra gidiş o gidiş.

Aradan bir kaç ay geçti, bunlar ortada yok. Seneti kapan dayandı mı kardeş kapıya. Tamam biz Hakan Abiyiz, mahallede bir itibarımız var ama para babası da değiliz ki kardeşim. Rezil rüsva oldum, hayır dolandırıldığımıza yanmıyorum da bu tikkoların hiçbir icraata giremediklerine yanıyorum.

Çitlembikler ancak o parayla ADSL’ye üye olup indirmiştir manken resimlerini, sırayla tokatlıyorlardır çavuşları.

Şu siteyi gördüm de yüreğime biraz su serptiler. En azından bir nebze de olsa bir icraata girdiklerini görmüş oluyorum. Abi dur bir dakika tamam abi çıkıyorum hemen netten. İsmail abi ayıp ediyosun ama popüler olduğumuz zaman Hakan gözünü sevim bizim kafeye gel de ortam yapalım derdin, şimdi çulsusuz ya iki dadika bir internete girmemize izin vermiyosun.

Öyle olsun, ulan oturun şu siteyi adam gibi bir hale getirin. Yoksa var ya sizi elime geçirirsem bedavadan içtiğiniz o çayları damarlarınızdan çekerim ona göre. Tikkolar sizi...

---------------------------------------

Adam Olmayacak Bunlar..!
Sir Couchy Yazıyor ... 22.02.2005

couchy.jpg

Merhabalar efenim;

Görünen o ki ben ‘ya sabır’ çektikçe; bu ibişler yüz bulmakta ve dahi şımarıklığı iyiden iyiye huy edinmekte... Rezillik, yine diz boyu. Siteyi, babalarının çiftliği sanan bu terbiyesizlere bir çift lafım var a dostlar; tutmayın beni..!

 

Geçenlerde, bunlardan iri olanı bi yer önermiş ‘Kelebek’ diye. “Nereye konmuş hele bu kelebek...” diyerekten meraklanıp okuyayım dedim; hay demez olaydım..!

Olum, bu yer Gaziantep’te..! Şimdi ta burdan kalkıp Antep’e mi gidecem kelle paça içmek için, kojuum.?! Akıl var, mantık var - hiç alkın alıyo mu..?

Tut ki gittim; yarın öbür gün ben bunu nasıl anlatırım eşe dosta..?:

“Valla, bi güzel içmişiz ki Nevizade’de sorma; sabaha karşı kafa bi milyon... Canım bi işkembe çorbası çekti; atladığım gibi arabaya soluğu Antep’te aldım...”

(Lan adama deli derler, ibiş – götüyle güler millet...)

 

Ve sen; waçır mıdır kaçır mıdır; her ne haltsan... Sen, bu ibişten de betersin..:

‘Me Gusta’ diye bi yer tarif etmişsin – iyi, güzel... Şöyle bi göz gezdirdim yazıya, hoşuma gitti ilkin... Cemiyetten bi kaç ahbabı da koluma takıp gittim geçenlerde bu makul fiyatlı dediğin yere...

Senin gazınla, donattık masayı bi güzel... Gelmesi muhtemel kabarık hesaptan tırsan cemiyet mensubu arkadaşlarıma da şöyle bi göz kırpıp, “Hesaplar benden kojuum... Yiyin için istediğiniz gibi...” dedim bi de (fiyatlar makuldü ya...), senin gibi bi ibiş ötesinin lafına güvenip...

Velhasıl; geldi biraverler, gitti birahiler..: Ortam güzel, hattun kişiler süper; muhabbet koyu – oh, ne ala.... Derken (kasayı kapatıyolarmış), hesabımızı kesip masamıza koydular.

 

Bak vaçır evladım, şimdi beni çok iyi dinle: Ya sen sayı saymayı bilmiyosun; ya da bizi keriz yerine koyup eğleniyosun...

Kojuuum, HESAP BORU GİBİ GELDİ..!!!

Üç aylığım + apartman aidatım + iddia’dan kazandığım mütevazi para, anca yetti hesabı çıkartmaya... Donuma kadar ne varsa masaya bıraktım anlayacağın, hesabı denkleştirmek için... Velhasıl, sayende o gece çok eğlendik (hesap gelene kadar); fakat o günden beridir tek bir peynirli poğaçayla geçirmekteyim tüm günü... Allah’ından bul, e mi..?! (ibiş kere ibiş...)

 

İbiş oskarları dağıtılsa, kesin ilk adaylar bunlar olur... Ama altın heykelciğe uzanacak tek bir el var ise , o da emin olunuz ki ismet niyazi denen o mantar kafalınınki olacaktır..!

Ortalarda yoktu bi süre; siteyle ilgilendiği de yok... Sonra sıkıştırdım ben bunu bi yerde; yüklenince eriyiverdi kesmeşeker gibi: Yok efenim; kız arkadaşı gelmişmiş, okul kayıtları çok uğraştırmışmış, vesaire...

“...dalmışım, aklım gidiverdi abii...” demesine kalmadı, kendimi kaybetmişim: “Lan sende akıl mı var ki, gitsin; et kafa... Mazeretlere bak hele, oldu – sen bu lakırdıları yiyecek sağlam bi enayi biliyosan tut kolundan getir hemen, ortaya alıp beraber öpelim; kojuum..!” diye kükredim ben buna bi güzel...

Baktım, salya sümük ağlamaya başladı; sakinleştim biraz...

---------------------------------------

Neden 'MiYENDiSLER'..?
Sir Couchy Yazıyor ... 12.02.2005

couchy.jpg

Merhabalar efenim, bendeniz Sir Couchy (‘Koşi’ diye okunuyo.). İlk nesil Koji olduğumun ve bundan böyle bu sütunda sizlerle beraber olacağımın da altını ayriyetten çizmek isterim (fosforluylan.).

Normal şartlarda, her ne kadar bu siteyi hazırlayan zibidilerle çalışmamın pek bir mimkini yok ise de; pozisyonum gereği burada bulunup yapılan terbiyesizlikleri dilimin döndüğünce sizlerle paylaşmayı boynumun borcu saymaktayım, kojuum...

 

Akla gelen ilk soru şu: Neden ‘Miyendisler’..?

Efenim, dedikleri o ki; bunlar halihazırda miyendislikte okuyan ve de mezun olmuş üç tane genç imiş. Ayrıca iddiaları bunla da bitmiyor; ilaveten söylenen, aynı zamanda iyi bir hayat miyendisi oldukları...

Daha ilk yazıdan ağzımı bozmak istemediğim için, tüm bu dediklerini duymamazlıktan geldim. Geldim ama, devamına dayanmam pek bir mimkin olmadı:

Site kurmuşlar; çünkü paylaşmak istemişler (ekmek mi lan bu..?), akıllarına ne geliyosa ortaya dökmek istemişler (akıl mı dedin..? – vay ibişler, vay...)... Bi de neydi bakiim, hah – Hayal ettikleri dünyayı burada yaşatacaklarmış...

 

Aferim size..! Olum, sizin daha kıçınızdaki dondan haberiniz yok; nerde kaldı ki öyle bi dünyayı yaşatmak..?

 

Kızdım kojum, uçmuş bunlar. Çektim kenara bunları; bi güzel azarladım, ‘höyt möyt’ ettim (sevdiğimden...). Ettim ama, baktım ki bunlar hala aynı tas aynı hamam: Bi köşeye sokulmuş, kendi aralarında fısıldaşıp kıkır kıkır gülüyolar...

‘Ne gülüyosunuz kojuum..?’ diye hiddetle üzerlerine yürümüşüm sonra, hatırlamıyorum...

 

Kendime geldiğimde, karşımda maymun gibi beklerken buldum bunları... Baktım mahsunlaşmışlar, yumuşadım biraz.

atom.gif

atom.gif

NiYAZi ÜZERiNE 'MiT'LER

ismet Niyazi Durak Gerçeği.???

1. Niyazi, 32 yaşından gün almış olup mühendislik ikinci sınıf öğrencisidir (Birinci sınıftan da bi kaç dersi var hala...)

 

2. 7 gün 24 saat bilgisayarın başında oturup internet sitesinin editör sayfasını inceleyip gözetim altında tutmaktadır...

Ve dahi Niyazi gerçekte, tripod üzerinde yayınlanmakta olan ‘miyendisler’ sitesinin ta kendisidir... Gezinmekte olduğunuz bu sitenin kod adıdır Niyazi...

 

3. Niyazi’nin cinsel tercihi ise büyük bi muammadır..: Bir kısım medya, O’nun cinsiyetsiz bir melek olduğunu söylerken; kötü niyetli bir başka kesim de Niyazi’nin evine bir gece içerisinde tam 34 zenci, 27 ‘nataşa’, 14 büyük baş hayvan (öküz, manda, vs...), 2 eşek, 1 Rocco, 3 Janine, 21 yerli motor (pardon, manken...) ve de yaklaşık bir kümes dolusu tavuğun girdiğini; üstüne üstük ilgili şer yuvasının da kabaca 70 m2 olduğu düşünüldüğünde ortada çok garip şeylerin döndüğünü iddia etmektedir...

 

4. Niyazi, tüm site ziyaretçilerinin izini bir bir sürmekte ve dahi kendilerine günün birinde mutlaka ulaşmaktadır... Kah sislerin içinde ilerleyerek, kah bir yerelması kisvesi altında, kah da yüzüne geçirdiği bi Abdullah Gül maskesi ardına gizlenerek yapar tüm bu takiplerini...

 

5. Niyazi, yakında siteden ayrılıp kendi kişisel internet sitesini kuracaktır... Görüş ve fikirlerinize sunduğu görsel tasarım, gerçekte Niyazi’nin kendi kuracağı yeni sitenin bi ön çalışmasıdır sadece, nabız yoklamasıdır... (Dikkat ederseniz, “MiYENDiSLER” ve “NiYAZiLER” kelimeleri aynı uzunluktadır...)

Bu ayrılıkçı hareketin gecikmesindeki tek sebep, Niyazi’nin site adresi hakkındaki kararsızlığından ileri gelmektedir:

www.sennekralbiadamsınbeniyazi.com ile

www.eliopulesiyuceinsanniyazi.net arasında  gidip gelen sinsi şahsiyet, şimdiden (ne olur ne olmaz deyü...) iki adresin de domain’ini satın almıştır...

 

6. Siteya atılan e-postalarda geçen Niyazi’ye yönelik iltifat, övgü ve komplimanların hepsi Niyazi’nin kankaları, ailesi ve dahi bizzat kendisi tarafından gönderilmektedir... Ailesi ve kankaları yerine de (yine) kendisinin yazıyor olduğu göz önüne alınırsa, özde hepsini kendi yazmaktadır ibiş...

Aslında Serbülent ve Necasetin de, Niyazi’nin bu geniş hayagücünün trajik bi sonucudur... Siteye de bi tek kendi girmektedir zaten... (3 ay içerisinde 1500 entry... vay manyak, vay.!!)

 

7. Esas; Niyazi diye biri yoktur: Niyazi, Serbü ve Necasettin ibişlerinin kendi kafalarından uydurmuş oldukları sitenin ara sıcağıdır... (Serbü, Neco ve Muz..! :) )

 

 

Önemli Not: Delirtti ulan beni bu dünyaaaa...!!!!! – Niyazi.

atom.gif

TAK-TiK OKU SER-BÜ, TAK-TiK OKU..!

Senden Daha iyisini Beklerdim...

Şimdiii, aşağıdaki cümleyi dikkatlice okuyalım:

 

“Baba bitir artık şu okulu, bu öğrencilik sıfatı üzerine dar gelmeye başladı artık, bak cinsel tercihlerin konusunda yanlış düşünmeye başlayacaklar...”

 

Soracağım tek bir soru var: Bi insanın okulu uzatmasıyla, cinsel tercihi hakkında; ne şekil bi alaka kurulabilir..? Daha doğrusu, kurulabilir mi..?

 

Bunu çok uzun bi süre düşündüm arkadaşlar, ne de olsa Serbü Bey kardeşim akıllı iş tutar hep, boş laf edip ibiş durumuna düşmez...

Velhasıl en nihayetinde, o zorlama alakayı (ne yazık ki) buldum. Ama açıklamıyorum, çünkü Serbü bu yazıyı okuduğunda zaten paşa paşa kendisi açıklamak zorunda kalacak ne demeye çalıştığını – işte asıl o zaman çok daha fazla gülüp eğlenicez... :))))

Açıklamada bulunacak; çünkü ilgili sataşma (çabası) şimdiki haliyle, ‘kalem’inin gücü konusunda pek bi mağrur olan Serbülent kardeşe hiç mi hiç yakışmıyor.. Bu durum, üfürükten bi çöpten adam çizip millete, ‘portre çalışması’ diye yutturmaya benzer...

 

Kurduğun bi cümleyi açıklamak zorunda kalmak da ayrı bi acınası durum ya, her neyse... (Bu konuya hiç girmiyorum bak..!)

 

Serbü’cüüm, seni çok iyi anlıyorum; hatun kişiler ince zekalı erkeklerden hoşlanır – bu gözünden kaçmamış, güzel... Evet ama o kadar da ince olmasın be abi, farkedilmiyo uzaktan sonra – benden söylemesi... :)

 

Ve gelelim şu cinsellik meselesine... Ben de böyle dokundurmalar yapardım çokça, ama orta ikide bıraktım. Misal şimdi ben, “Serbülent balıkhanede iş bulmuş, kalkanları indiriyomuş...” desem, olur mu.?! Olmaz. :))))

 

Hııım - demek ki neymiş; cinsellik gibi klişe geyikler yapıp siteyi sulandırmamak gerekiyomuş. Antep seni köreltmiş bayaa anlaşılan be abi, zayıf... Çok zayıf. >:)

 

Hade kal sağlıcak ilen...

 

Not: Ben uysal başlı Neco’ya benzemem Serbü’cüüm akıllı ol... Bi de sana esaslı bi dost tavsiyesi: “Yiyemeyeceğin kebabı masaya getirtme...”, e mi.!? ;)

atom.gif

OPERASYON: 'FLAMiNGO YOLU"

istanbul'da kalkan kabaetleri, Gaziantep'te indirirler (RTÜK version)

1. Önce Yalın konusunu açıklığa kavuşturalım Niyazi Bey. “Abi, şarkıda pek bi olay yok... Özde, Türk halkının hoşlanacağı melodileri iyi yakalamış çocuk yalnızca, o kadar...” evet ben aynen böyle söyledim o zaman ve bu Yalın hakkında değil Ellerine Sağlık şarkısı hakkındaydı. Bir kez daha tekrarlamamı istersen ben şarkıyı beğenmediğimi falan da söylemedim. Yalın (bunu bilinçli yapmadığını kabul ediyorum) Ellerine Sağlık şarkısıyla bir anda çok büyük bir patlama yaşamıştı. Ancak şarkıyı biraz müzikal açıdan irdelediğimizde çok da süper bir performans olmadığını niteleyebiliriz. Fakat ben kesinlikle Yalın’ın başarısız veya gelip geçici kolay tüketimlik müzik yaptığını falan iddia etmiyorum. Zaten insanlığın müzikal yaklaşım ve beğenileri de bambaşka tartışma konusu. Bunların yanı sıra ben yorumlarımı Yalını her iki albümlerine de yayabilirim. Yalın başarısız değil, godoş bir popçu değil, albümleri para vermeye değer, kız arkadaşınızla birlikte dinlenebilir lakin bütün bunların yanı sıra şarkı alt yapıları nispeten güçsüz. Biraz daha emek verirse belki daha iyilerini çıkarabilir. Nokta… (ben ıskalamam Niyazi en son seni ıskaladım…)

 

2. Gelelim şu meşhur CM konusuna. Yıllarca beni ezdin. Oynamayı bir türlü beceremediğim, olaylar birazcık çığırından çıktığında kontrolü sağlayamadığım real time (dikkat et turn base değil ve bu nedenle Civilization yanlış bir örnek, bum vuruldun) oyunları oynarken kafama çökmen, benimle saatlerce dalga geçmen ve en önemlisi bizim evdeyken salonda değil de odada uyumanı salık verdiğimde ısrarla (nedendir acep) salonda uyumana karşı benim sana CM cevabım hiç de büyütmeni gerektirecek bir olay değil. Hadi içini rahatlatayım, sen bana bütün o havamla ve kramponlarıma geldiğim halı saha maçında kaledeyken öyle çalım atarsan ben de sana CM’de öyle çalım atarım. Kusura kalmayasın. (bunu itiraf kısmına yazsak mı acep)

 

3. cinse yazdığın cevapta benim aşk acımdan bahsetmişsin. Oynadığın rol sana hiç yakışmıyor Niyazi Sultan. Evet çok aşk acısı yaşadım ben, yaşamaya da devam ediyorum. Lakin bu acılara karşı savaşmayı seninle öğrenmişken sen şimdi gerçek aşkı yaşıyorsun belki de. Sakın ola kıskandığımı düşünmeyesin, senin mutlu olman benim mutluluğumdur, fakat yine sakın ola buraya nerelerden geldiğini (veya geldiğimizi) unutmayasın. Bu site içerisinde her türlü sataşmanı, eleştirini kabul ederim ama bir daha aşk konusunda dikkatli ol. Yoksa seni ham yaparım ona göre. (fare ve muz). Öptüm…

atom.gif

BUNLARI BiLiYOR MUSUNUZ..?

Biz biliyoz da, o bakımdan...

1. Sitede bulunan tüm fotoğraflarda Niyazi’nin üzerine geçirmiş olduğu t-shirt’lerin tamamiyle kendi tasarım ve çizimi olduğunu..? (vay artizz...)

 

2. ‘İpliğimizi Pazara Çıkarıyoruz’ sayfasındaki açıklama yazısının içinde geçen ‘Maykıl Muur’ isminin, eski bi Hoolywood ünlüsü olan ‘Racır Muur’ ile karıştırılıp yanlış yazıldığını; ve dahi bu durumun ilk bir hafta boyunca farkedilmediğini..? (vay kerizz...)

 

3. Serbülent’in, kendisi için seçmiş olduğu fotoğrafın gerçek sahibi olan çıtı pıtı elf kızı Arven’in aksine; eli baltalı, kıllı tüylü, iri yarı, deli bi barbar olduğunu..?

 

4. Fahri ağ yöneticilerinden bazılarını tanıyıp bildiğimiz halde, tanımamazlıktan geldiğimizi..? (deşifre olmak istemiyolarsa, kendileri bilir... :o )

 

5. Sevgili (a_g)’nin siteyi bırakıp gitmesine -kendisi aksini iddaa edecek olsa da..!- en çok Serbülent’in üzüleceğini..?

 

6. Sitenin ameleliğini de üstlenmiş olan Niyazi’nin, sitenin tam adresini hala bilmediğini ve dahi siteye girmek istediği zaman her seferinde Google’dan ‘miyendisler’ diye arattırıp çıkan sonuçlardan siteye ulaştığını..? (Gerçi bu vahim duruma yakından şahit olan yardımsever bi arkadaş, ‘favoriler’ kısmına ekletti adresi geçenlerde - kendilerine buradan teşekkür ediyorum...)

 

7. Miyendisler sitesini, geçtiğimiz bir hafta boyunca www.miyendisler.com adı altında, çok daha profesyonel bi altyapıyla tripod’dan bağımsız bi hale getirmeye çalıştığımızı..? Ve fakat elimizde patladığını.?! :(

 

8. Site dahilinde karşılaştığınız KARiMAR ve KARiMAR’la ilgili herşeyin bu üç zibidi için çoook ama çok önemli şeyler olduğunu..?

 

Biliyor muydunuz..? (Nerdee, piyuuhu...?)

atom.gif

NATO HUMEYNiYi SON KEZ UYARIYOR...

Sen seni bil sen seni, yoksa severler tepsini...

Yaw arkadaş, biz ısrarla birşeyler anlatmaya çalışıyoruz sen anlamamakta ısrar ediyorsun. Şimdi mümkünse özellerimizi buraya taşımayalım. Bak Necasettin kardeş bundan site ziyaretçilerimiz de şikayetçi (bknz. Hudson ve Okan). Ama yok sen ısrar edeceğim, oyunu Niyazi ve Serbülent üzerine oynayacağım dersen o başka. (Bacakçürüten, Venüs, Mersin Bayi). Bu sana son uyarım. Akıllı ol. Yok ben bu şekilde devam edeceğim dersen o başka. O zaman ben beklerim ki sen askere gidesin. Malum askerde internet erişimin çok da iyi olamayacaktır. He işte o zaman ak koyun kara koyun belli olur. Hani sabahlara kadar oturup benimle paylaştığın özeller var ya. İşte onları poşet çay yapar, yağmurda ıslarım haberin olsun. Atını geri bağla Bond, yoksa seni bondlarım. (bknz. bondage)

atom.gif

NECASETTiN'E CEVABEN...

Do not strike armless people or you will regret it!!!

İnsanların ders alabilmeleri için illa ki olayları bizzat kendileri yaşamaları gerekiyor değil mi Necasettin the high heels. Yani başkalarının yaşadıkları olaylardan ders almamalıyız değil mi? Daha birkaç gün önce Niyazi ve benim aramda yaşanan polemiğe bizzat şahit olmuştun üstelik. Ben orada Niyazi arkadaşıma çok kesin ve net bir cevap verdim. Birbirimizin üzerine oynamayalım dedim. Ama yok, sen illa ki kaşınıyorum diyorsan o başka.

Kardeşim, hadi Akmerkez’deki sözde rezaleti önledin (ki bence çok zevkli olacaktı), peki Mecidiyeköy sokaklarında, Ali Sami Yen önünde bir erik parçasını top yapıp ortada sıçan oynayan kimdi be Necasettin kardeş. (yaşımız da 22 falandı unutma). Halbuki orada bizle top oynamak yerine entel arkadaşlarınla jenga’yı veya tabuyu da tercih edebilirdin ama etmedin.

Bunun yanı sıra ben “abi sponsor bulunup da güzel bir projeyle bu bizim Malkoçoğlularını, Tarkanları film yapsak emin ol Gladyatörden, Bravehearth’dan çok daha harika olur” dediğimde “abi haklısın” deyip fikrim yüzünden neredeyse bana şilt takacağın günleri de unutmadık kardeş.

He amaç entel olmaksa ve bu entel çevreden bir şekilde sebeplenmekse sonuna kadar varım kardeşim, lakin unutma “ya göründüğün gibi ol, ya da olduğun gibi görün.”

Uzun lafın kısası akıllı olun, herkes kendi işine baksın. İplikleri bu şekilde pazara çıkarmaya devam edersek hepimiz çıplak kalacağız, söylemedi demeyin. Öptüm…

atom.gif

ONA ÖYLE DEMEZLER

(Necati Strikes Back Vol. 1)

Sevgili Serbü ve Niyazi, bu diyeceklerimi iyi dinleyin. Bilirsiniz ikinizi de kardeşim gibi severim. Her zaman sizi doğru yola çekmeye ve bazen de aranızda bir tampon vazifesi görerek sürtüşmeleri minimize etmeye çalıştım. Kara kaplı defterimi ve çantamdaki bilumum kelepçe, kırbaç gibi teçhizatı ele geçirme çabalarınıza da sesimi çıkarmadım. Hatta Akmerkez’de olası bir rezaleti önleyen gene bendim. Lakin miyendisleri o arzuladığım kültür seviyesine çekme gayretlerim sonuçsuz kalacak gibi gözüküyor. Siz ki insanlığın önünde bir elinizde kültür meşalesi, diğer elinizde çağdaşlık bayrağı rap rap diye yürümeniz gerekirken, yok Semra Hanım, yok İstanbul Masalı… KAPTIRIP GİTMİŞSİNİZ! Bununla da yetinmeyip entellere ve entelektüel harekete dil uzatıyorsunuz! Bakın, büyük lokma ye, büyük söz söyleme demişler. NE YANİ, KÖTÜ BİŞEY Mİ ENTEL OLMAK? Fena mı olur insanlar benim gibi sadece Discovery Channel izleseler, akşamları Zola ve Kafka okurken arka fonda Harry Konnick Jr. and The Chicago Smooth Jazz Orchestra dinleseler. Haftasonları Alkadraz sinemasında sofistike bir Avrupa filmine gidip çıkışta Esspresso Machiato içseler (Dikaf lütfen…)? YANİ ÇOCUKLAR, BAYILIYORSUNUZ SEVİYESİZLİĞE! Ne farkınız var şimdi Anadolu’da herhangi bir köy kahvesinde Malkoçoğlu izleyen kalabalıktan! Oturun bi Murathan Mungan okuyun, dimağınız açılsın. Yarın öbürgün reyonlarda bi San Antonio Vocal Arts Ensemble CD’si bulamazsak, bu sizin yüzünüzden olacak. TRT 2’deki Bağımsız Sinema Kuşağı incelip incelip sicime dönecek en sonunda! Koyun şapkanızı önünüze düşünün, biz nerede hata yaptık diye. Yoksa öyle bir hale gelirsiniz ki, sizi o Malkoçoğlu bile kurtaramaz…

atom.gif

TENCERE DiBiN KARA...

Her İnsan Hak Ettiğini Yaşar Niyaziciğim

Olm bak benim canımı sıkma. Burada amaç birlikte hoş vakit geçirmek falan dedik, sen aldın başını gidiyorsun. Entel kızlar falan diye lafa girmişsin, birbirimizi ipini çekmekse olayımız ben senin Mayadrome’da beş milyona salata yediğini de biliyorum. (En az üç sene önce)

Ondan sonra da utanmadan oturmuş kazık yemeyin diye sayfa açmışsın siteye. Olm bak eğer birbirmizin üzerine oynarsak bu maç bitmez. O yüzden otur yerine akıllı ol, Hakan Abi’ye verdiğimiz sözleri yerine getirelim bir an önce. Tamam mı koçum, bonzaiye selam...

atom.gif

FLAŞ... FLAŞ... FLAŞ..!

Acı Gerçek

Meraba arkadaşlar, hemen olaya girip kısaca rezaleti açıklıyorum..: Biraz önce Serbülent kendine göre izlenecek Top 10 film listesi yapmaya kalktı bilgisayarın başına oturup; bunu takiben de Armegeddon’u alıp en başa oturttu hayatına anlam veren filmler listesine... Soora da entel guntel kızlar bu listeyi görüp de yüz vermez diye düşünüp hazırlamaktan vazgeçti (Bıraksak, eminim Titanik’i de yazardı...)

Ulen, ne anlam çıkarttın o tırt filmden bi açıkla da biz de gülelim biraz, ibiş... :)

atom.gif