main_02.jpg

b13.gif

ANA SAYFA
MiYENDiS'iN DÜNYASI
FAHRi'NiN DÜNYASI
FAHRi CUMHURiYETi
YEDiK-iÇTiK-GÖRDÜK
KALEMiMiZ DE PEK KANLIYMIS...
SPOR STÜDYOSU
TÜRKiYE'Yi KURTARIYORUZ...
BiZ YAPTIK, OLDU...
TÜYO VERiYORUZ...
KAZIK YEMEYiN..!
GICIGIZ...
ÖZDE "ENTEL" DEGiLiZ...
iTiRAF EDiYORUZ..!
BiZ "O" OLSAYDIK...
LiNK'O LiNK'O SiSELER...
iPLiGiMiZi PAZARA ÇIKARIYORUZ..!
SEVGiLi GÜNLÜK...
FOTO NEJAT
ARKA SAYFA
SORUYORUZ.?!
NE DiYOSUUN..?

pic-16.jpg

atom_1.gif

atom_2.gif

 

Hangi film, hangi tiyatro ve dahi hangi konser..?

Entellerin arasına sızıp, işin tüm inceliklerini öğrendik kojuum...

 

atom.gif

SITH'in intikamı... 
ismet yazıyor...

foto-1_tn.gif

 

 

Star Wars 'Bölüm III' filminin

ilk gösteriminden ilk izlenimler...

 

Eveet... Bir 'star wars' takipçisi olarak bu filme tabiy ki de gitmeliydim... Ve genelde yapmadığım birşey yaptım; ilk gösterime bilet aldım.

Sinemaya giderken takside yaşadığım ufak bi sürtüşme dışında gün boyunca çok güzel zaman geçirdim diyebilirim... Şimdi geçelim izlenimlerime:

starwars_episode3_02.jpg

1. Sabahın köründe (10:30 a.m) kalkıp sinemaya gitmenin mahmurluğu içerisinde bekledik bi süre kapıların açılmasını... İlk gösterim olduğu için etraf oldukça renkliydi: sith kostümlü gençler, ışın kılıçlarını sallayanlar, bi kaç Darth Vader kasklı tip, bolca 'star wars' fan'ı, ha bir de 'taş fırın erkeği' Haluk... (Filmin türkçe dublajında, Darth Vader'i o seslendirmiş...)

Çocuğun biri yanımdan geçerken ağlamaklı bi şekilde söyleniyodu: "Abi, sabah dörtten beridir ayaktayım - uyuyamadım heyecendan..."

starwars_episode3_06.jpg

2. İçeriye girip oturduk ve tam 25 dakika reklam izledik zorla... Allahtan, başka film fragmanı sokmadılar araya da direk başladı film. İlginç bi ayrıntı, film orjinal seslendirme olmasına rağmen baştaki kayan yazı türkçe'ye çevrilmişti - "lan yoksa türkçe dublaj mı.!?" diye de tırsmadım değil hani... (Bu arada, ışıklar sönüp de film başlayana kadar izleyici kitlesi söndürmedi ışın kılıçlarını... Hoş bi manzaraydı.)

 

3. Klasik 'stars wars' yazısı/logosu görürünce perdede, büyük bi alkış koptu salondan...

starwars_episode3_04.jpg

4. Seyircilerden, filmin iki yerinde daha tepki geldi: İlki; Efendi Yoda'yı öldürmek için arkasından yaklaşan iki klon askerinin, Yoda tarafından lazer kılıcıyla kesilmesi...

Bir diğeri (nispeten daha sönük bi tepkiydi, kararsız kaldı salon anlıycaanız...) ise Anakin'in fiziki olarak Darth Vader'a dönüştürüldüğü an: Ameliyat masasından kalkış sahnesi...

 

5. '10 dakika ara'da (hadi bakalim, kim bilir bu sefer nereye sakladılar..? :P ) bir de baktık ki bekleme salonunda bi 'stormtrooper' gezinip duruyo, milletin kafasına lazer tabancasını dayıyo falan... Hoştu bayaa, isteyen gidip beraber fotoğraf da çektirdi. (ilk defa kameralı bi cep telefonum olmadığına üzüldüm gerçekten..)

Bi ara 'stormtrooper', taş fırın erkeğine de doğrulttu silahını; bunu gören Haluk da karşılık olarak yumruğunu sıkıp askerin suratına bi tane geçircekmiş gibi yaptı... :) (lazer tabancasına karşı, yumruk: dahice..!)

starwars_episode3_05.jpg

6. Gelelim filmin içeriğine... Tabiy ki de detaylı anlatmıycam öyle uzun uzun... Ama şu önemli sanırım: Filmin aksiyon ve görsellik kısmına hiçbir diyeceğim yok..: Tempo, hemen hemen hiç düşmüyor ve çok da güzel enstantaneler var (özellikle filmin başında bi savaş sahnesi var ki..!: O sırada iki gemi çok yakın menzilden birbirine karşılıklı top ateşi açıyor eski korsan filmlerindeki gibi... Tek kelimeyle muhteşem...)

Ayrıca film, klasik 'star wars'ların aksine biraz daha kanlı öğeler içeriyor... Gerçi; Anakin'in kum insanlarının kampını bastığı kısmıyla 'Episode II', 'Episode III'deki vahşet düzeyi hakkında bize iyi kötü bir ipucu vermişti zaten...

Ama yine de içerikte bazı hayalkırıklıkları yaşadım... Mesela bazı şeyler son on dakikaya sıkıştırılmış gibi geldi bana, Bölüm IV'e mantıklı bi şekilde bağlansın diye..: Mesela, Jedi'lerin kendi aralarında beyin gücüyle konuşabilmeleri, 15 saniye gibi kısa bi sürede açıklanmış durumda... Ya da ne bileyim; Darth Vader başa geçince hemen tüm imparatorluk birimleri, binaları, vs... kreasyon değiştirip 'star wars IV' tadını yakalıyor...

starwars_episode3_03.jpg

Yine de hakkını yemiyim çok Lucas Baba'nın; özellikle uzay araçlarının model süreçleri filmin içine çok iyi adapte edilmiş, güzel olmuş: Mesela tiplerine bakıp da, 'X-Wing' ve 'Tie Fighter'ların yada İmparatorluk destroyerlerinin ataları diyebileceğimiz birçok gemiyi film boyunca sağda solda uçuşurken görmek çok hoş...

Yine de fimin bazı yerleri yeterince iyi işlenememiş demek zorundayım..: En belirgin olanı da Anakin'in 'dark side'e geçiş süreci... Yani sen koskoca Jedi ol, hem de evrendeki güç dengesini değiştirecek kadar da gücün olsun; sonra da imparatorun iki üç mırıltısıyla 'dark side'a geçiver.!! Yuh yani..!

Sanırım, filmin süresi fazla uzamasın diye bu tercih yapılmış, ne kötü... (aynı sorun Lord of the Rings - Bölüm I'de de yaşanmıştı: Bkz. Hobbit'lerin kendi aralarındaki geyiklemeleri, dostlukları, vs... Kitaba nazaran filmde bunlardan o kadar az bahsedilmişti ki... Tom Bombadil meselesine ise hiç girmiyorum bile...)

starwars_episode3_01.jpg

7. En nihayetinde filmden çıktığınız zaman garip bi tatminsizlik hissine kapılıyorsunuz... Tamam; görsellik süper, müzikler süper, konu süper... Eee, o zaman nedir canınızı sıkan şey peki..?

Ben söyleyeyim: Sonuç itibariyle, -belki de ilk kez- başını ve sonunu bildiğiniz bi film 'Bölüm III'... Şöyle ki, Örneğin Bölüm II'den çıktık ve sonu açık filmin devamını bekledik... Ya da 'bölüm IV'ü ilk izlediğimizde kahramanların geçmişleri sisler arasındaydı hala, gizemini koruyordu...

 

Fakat 'Bölüm III'de tüm bunların aksi bi durumla karşılaşıyoruz: Filmin sonlarına doğru doğan parmak kadar bebeğin (Luke Skywalker) bile ilerki 25 yılda neler yaşayacağını az çok (kare kare) bildiğiniz zaman işin keyfi biraz kaçıyor desem.?!

Sonuçta 'III', 'II' ve 'IV' arasında kalıyor ve biz 'II'yi de 'IV'ü de halihazırda izlemiş durumdayız...

Bu sebepledir ki filmi, bi de bu açıdan düşünüp eleştirin derim ben...

Fan'lara zaten bişey söylemiyorum - kesinlikle tatmin edici bi yapım onlar için...

 

Son söz, herşeye rağmen çok eğlendim... Ellerine sağlık Lucas Arts, aklına sağlık George Lucas... Tavsiye ediyorum: Gidin bu filme.!!

 

"Let the force be with you..!"

atom.gif

atom.gif

Tarkan'ın doğuşu, bitişi oldu...
ismet yazıyor...

foto-1_tn.gif

 

 

Hakiki 'kurt' değil,

gariban bi 'kurt köpeği'..!

 

Yıllarca dövündük durduk, “Neden Yeşilçam da bir Hollywood olamıyor..?” deyü.?!

Evet; Yeşilçam bir türlü, o bol yıldızlı / yaldızlı ve de ‘USA’ damgalı şov dünyası gibi olmadı bir türlü - olamadı... Bunun birçok sebebi var elbette: Ekonomik yetersizlik, altyapı eksiklikleri, vs...

 

“hey coni salla kültürel bir bomba tam şuraya..." [Kesmeşeker]

 

Aslen ‘Hollywood’, eşi benzeri görülmemiş muazzam bi proje bence..: Bi kültür istilası; süngü savaşının anlamını kaybettiği günümüzde “Abi, adamlardaki teknolojiye bak yaaa.!!”ların görsel sorumlusu (örnek: Yeni Nesil Ajan: XXX - Bölüm 2 )...

hollywood.jpg

Ve bundandır ki, Akademi ödülleri hiçbir zaman yönetim muhaliflerine gitmez, ve dahi gideyazmaz...

Ve fakat ne zaman ABD (Dikkat ediniz, ‘Amerika’ değil - ‘Amerika Birleşik Devletleri’... Keza ‘Amerika’ dediğimiz şey, koskoca bir kıtadır arkadaşlar..!!) dünya üzerinde yeni bir kıyım ve istila hareketine başlasa; aynı Akademi, zenci oyunculara ödül yağdırmaya başlar salya sümük... (Bu arada, ‘zenci’ demenin neresi kötü..? Esasen, bu lafın aşalayıcı olduğunu savunmak dahi alternatif bi yankee yalakalığıdır bence... Keza bizler, zenciye ‘zenci’ deriz... Masaya ‘masa’; ağaca da ‘ağaç’ dediğimiz gibi... Sözün özü: O ibişlerin ‘zenci’ kelimesine yükledikleri anlam farklı, bizimki farklı... Nedir yani – anlamıyorum.!?)

 

Gelelim, gelmek istediğim noktaya (ne acayip bi cümle oldu bu yau.??)..: Peki, ‘Hollywood’ dediğimiz bu çok başlı canavar nasıl bu kadar gelişip cüsselendi..?

Her şey, zıttıyla var olur derler..: Aynı Hollywood; yeri geldi (oscar ödüllerinin mantar versiyonu olan) ‘altın ahududu’ları da dağıttı, yeri geldi kendi yapımı olan filmlerin dahi ipliğini pazara çıkarmaktan geri durmadı...

Ve böyle böyle Hollywood, bildiğimiz ‘Hollywood’ oldu...

 

İşte ‘miyendisler’; bu görüşler doğrultusunda kendine düşen görevi yerine getiriyor ve ‘Anti-Yeşil’ hareketini başlatıyor. Hayırlı, uğurlu olsun.!!

yesil_cam.jpg

Tarkan - Bölüm I ... tanrım, bu ne acayip bi filmdir böyle.?!

 

Bahsedeceğim film, ‘Tarkan’ efsanesinin ilk renkli uyarlaması olan o eşsiz başyapıt...

Özetle; yüzyıllar önce Orta Asya’da yaşayıp gitmekte olan Alanlı’ların bir kehanet yüzünden gaza gelip Hun Türkleri’ni ve dolayısıyla da Tarkan (Kartal Tibet) ve ailesini yok etmek amacıyla ortalığı kan gölüne çevirmesi - bunu takiben de Tarkan’ın kurtlar tarafından yetiştirilip Alanlı’lardan intikamını alması, filmde ‘tırt ötesi’ bir dille anlatılmakta...

Filmi daha detaylı anlatmıyorum, keza büyük bi ihtimalle zaten izlemişsinizdir en azından beş on kez – özel kanallar (özellikle de Star) paso yayınlıyo zati...

 

Önemli Uyarı: Birazdan okuyacağınız yazı; ‘senaryo’ ve ‘genel planlar’ gibi bir filmin asli unsurları sayılabilecek birçok öğeyi eleştiren hiçbir ciddi içerik taşımamaktadır – keza filmi, bu yönleriyle tartışmaya açmak dahi dünya sinema tarihinin en büyük utançlarından biri olur kanaatindeyim..: “Oh-ha..!” diyorum, o kadar..!!! :)

 

Ayrıca sizden ricam, televizyonda bu filmi yakalarsanız; bu yazıya bi daha dönün lütfen... ‘Eşzamanlı’ hesaabı...

 

Eveet, gelelim filmin ‘degman’ kısımlarına..:

 

1. Pis ve gaddar Alanlı köylüler, küçük Tarkan’ı yakalayıp tahtadan yapılma bi kafese kapatırlar. Bu esnada oradan geçen çolak bi Hun Türk’ü, Tarkan’ı tanır... Ve kafesine doğru yaklaşıp, onunla konuşmaya başlar...

Başlar da; kafesin içine konmuş kamera çolak Hun’lunun yüzünü de tam görebilsin diye küçük Tarkan gibi on tanesinin kaçabileceği kadar genişletilmiş buluruz biz o tahta parmaklıkları...

 

Velhasıl, kafesi dıştan gören çekimler boyunca daracık duran parmaklıklar, kamera içeri girdiğinde bir güzel genişlemektedir ilgili sahne süresince... (yaşayan parmaklıkların dönüşü.!!!! iyyk.!! :) )

 

2. Yine aynı çolak, küçük Tarkan’ı kurtarmaya karar verir... Ve hazırlıklar için arkasını dönüp uzaklaşır kafesin yanından...

İşte tam bu sırada, Yeşil ’Çam’ büyük bir gürültüyle devrilir..: Çünkü hafif bi yel esmiş ve tek kollu Hun Türk’ümüzün gömleğini sırtına yapıştırmıştır... Arka tarafa kıvrılmış olan kolun silüeti kabak gibi çıkar meydana, bitirir Türk sinemasını...

(işte ben buna, filmin en bomba “en dı rezillik oskarı goos tu...” bölümü diyorum..!!)

tarkan_01.jpg

3. Tarkan bi sahnede ezeli düşmanlarından biri olan ‘Zorkof’u öldürür..: Ve fakat, ‘Zorkof’a batan oklar ne kadar da uyduruktur arkadaş...

Zaten tüm film boyunca, çıplak vücutlara saplanan tüm oklar müstakbel meftaların bizzat kendi elleri tarafından tutturulmaktadır saplandıkları yere... Kılıçla öldürülenleri söylemiyorum bile..!! (Bu kadar mı amatörce yapılır bazı şeyler, sorarım size a dostlar.?!)

 

4. Bir diğer ezeli düşman: ‘Kedi’dir... Ve kahramanımız da, Kedi’nin yaşadığı dağa saldırır onu öldürmek için... İlkin, tepe başında nöbet bekleyen askeri halletmesi gerekmektedir fakat...

Ancak, bu hiç de sorun olmaz çünkü asker; bıçak vücuduna saplanmamasına karşın kendini yere bırakıverir.!!! (dikkatli izleyenzi..! :) )

Tarkan’ın Kedi’yi öldürdüğü sahnenin son kısmında ise kahramanımızın kuma sapladığı kılıcın (tenekeden yapılmış olmasından dolayı) zangır zungur sallanıyor olması ise, bu saatten sonra ufak bi ayrıntıdır yanlızca – o kadar.

tarkan_02.jpg

5. Büyücü Goğşa’nın Tarkan’ın öz kardeşi olan Tan’ı çağırmak için kullandığı çanın boyutu ile çıkan ses arasındaki ters orantı da biz sinema severleri bir kez daha dumur denizlerine savurmaktadır, desem..!? (Ohannes..!!!!)

 

6. Filmin sonlarına doğru Goğşa’nın, uçurumdan düştüğü bi sahne var... Daha doğrusu, Goğşa’nın içine pambık doldurulmuş kumaş kuklasına yapılan tarifsiz bi eziyet bu..!!!!

Velhasıl daha siz bu rezaletin şokunu üzerinizden atamadan, (bi kaç sahne sonra) bu kez de Tarkan asma bi köprüden aşağıya düşüyor... Ve ne yazık ki Tarkan’ın kuklası, Goğşa’nınkinden de iğğrenç.!!! (Bear Factory’de yaptırılmış gibi... :) )

tarkan_03.jpg

7. Ve geldik en büyük, baş kötüye (bölüm sonu canavarı): Kostok..!!! Dikkat edilesi husus, Tarkan’ın Kostok’a sapladığı kılıcın üzerindeki kanın uzunluğuyla Kostok’un vücudu arasındaki saçmalık ötesi orantısızlık... Yeter artık abi yaa, göz var nizam var... Yuh yani.!!!

 

Sanırım hepsi bu kadar - en azından, (şöyle kaba bi gözlemle) ben bunları not alabildim... :)

Son bi tavsiye; siz siz olun, sakın ola ki Alanlı bi modacıyı ‘image-maker’ olarak seçmeyin kendinize..!! Bu ne zevksizlik, bu ne saçma renk kombinasyonlarıdır yarappım..: Bordo, kavuniçi, pembe... Ohhh, gönlüm sende..!!!

 

Eylemlerim devam edecek – kalın sağlıcakla..!!! :)

 

Önemli Not: Aslında “Anti-Yeşil” hareket, üç dört sene önce bi şekilde başlatılmıştı zati... Hani şu ‘Dünyayı Kurtaran Adam’ın sıkça konuşulduğu zamanlar... Hatırlayın, o film sayesinde iyi-kötü bayaa bi tartışılmıştı Yeşilçam... Sonra n’olduysa oldu, tüketebileceğimiz yeni trend’ler bulunca unutuverdik hepsini bi kalemde... :(

atom.gif