main_02.jpg

b07.gif

ANA SAYFA
MiYENDiS'iN DÜNYASI
FAHRi'NiN DÜNYASI
FAHRi CUMHURiYETi
YEDiK-iÇTiK-GÖRDÜK
KALEMiMiZ DE PEK KANLIYMIS...
SPOR STÜDYOSU
TÜRKiYE'Yi KURTARIYORUZ...
BiZ YAPTIK, OLDU...
TÜYO VERiYORUZ...
KAZIK YEMEYiN..!
GICIGIZ...
ÖZDE "ENTEL" DEGiLiZ...
iTiRAF EDiYORUZ..!
BiZ "O" OLSAYDIK...
LiNK'O LiNK'O SiSELER...
iPLiGiMiZi PAZARA ÇIKARIYORUZ..!
SEVGiLi GÜNLÜK...
FOTO NEJAT
ARKA SAYFA
SORUYORUZ.?!
NE DiYOSUUN..?
pic-3.jpg

atom_1.gif

atom_2.gif

      

 Spor deyince, curling’den başka bişey gelmiyo aklımıza...  

atom.gif

Final Serisi

final_basket.jpg

Ah be kardeşim, o kadar usta dedik, sen çıka çıka “Trash Talk” ustası çık. Yok efendim warm-up’ mış, fanatiklikmiş…

 

Rica ediyorum yazımı bir kere daha oku ve söyle bana FB hakkında kötü ne söz var? BJK coaching hatasıyla yenildi dedim, belki de çoğu Türk takımının başarısızlığının sebebi olduğu üzere. Defalarca üzerinde konuştuğumuz, senin de yazında belirttiğin, efsanevi FB kadrosu bu başarısızlığın belki de en muhteşem örneği.

 

Benim buradaki teessüfüm iki Türk takımından final-four’a kalanın gerekli mücadeleyi gösteremeyip, hem de Final-Four Türkiye’de iken, elenmesi idi. BJK, (coaching hatası yada değil, gücü yetip de) FB’yi geçse idi bu kupa şimdi bir Türk takımının olmuştu ve ikimizin de istediği Türkiye’de basketbolun kalkınmasında çok önemli bir katalizör görevi görecekti.

 

Elbette biliyorum bu seride BJK’yi tuttuğunu; dünkü maça rağmen ben hala umutsuzum. Seri 2-1 olsa bile hem kadro hem hakem avantajı olan Efes’in şampiyonluğu kaybedeceğine inanmıyorum.

 

Bu arada iki dikkate değer enstantene oldu maçta;

 

BJK seyircisinin yaratıcılığı yine iş başında idi. Serbest atış kullanan Efes’li sporculara yuhalama, alkış veya el sallama değil, üzerinde bikinili hanımların resimleri olan dev posterler açtılar J Ne kadar etkili olup olmadığı tartışılır ama herkesi şaşırttığı ve güldürdüğü aşikar. İşte tribündeki renk ve heyecandan kastettiğim bu. Yoksa fabrikadaki işçileri otobüslerle sahaya götürüp, ellerine turuncu veya mavi bayrak vererek, “Sallayın bayrakları, bağırın çağırın..” diye tembih etmek ile olmuyor bazı şeyler.

Efes koçu Oktay Mahmudi, maç sonrasında muhabir hanımın büyük farkı kapatırken yaptığınız iyi şeyler nelerdi, nasıl kapattınız sorusuna verdiği cevap; “Hiçbir şeyi iyi yapmadık. Farkın kapanmasını biz değil, her takımda olacağı gibi BJK’de de farktan sonra doğan disiplinsizlik ve rahatlık sağladı” idi. Sözde kendi takımını gaza getirmek için yapılan ipe sapa gelmez, saçma açıklamalardan sonra bu ciddiyetin ve doğruluğun bence önemli ve farklı olduğunu belirtirim.

 

P.S.: Birlikte oynamak güzeldi ama keşke bir tane olsun maç kazanabilseydik :P

atom.gif

Türkiye'nin Basketbol Gündemi...

bjk_askim.jpg

Döktürmüş kardeşim yine. Bu kapsamlı ve yoğun yazının üzerine ben ne ekleyebilirim ki? Bu çok değerli görüşlerin için çok teşekkür ederim. Müthiş, müthiş...

 

İsmet Badem’in bir yorumunu eklemek isterim;

 

Spiker: Müthiş bir 3. çeyrek oldu değil mi, İsmet?

 

İ.B.: Müthiş kelimesini sen kullandın, bana bir şey kalmadı. Ne desem ki... Duble müthiş, triplex müthiş, hatta Butterflex müthiş ???

 

Gelgelelim bizim basketbol ligimize; Müessese klüplerinin tekeline başkaldıran Beşiktaş, maalesef hakemlerin düdüklerine (tırpanlarına!) maruz bırakılıyor. Seri 2-0 oldu ve bence başlamadan bitti. İlerlemek istiyorsak rekabetten korkmamalıyız...

 

Seneler sonra ilk defa basketbol final maçlarına taraftar geliyor, ilk defa insanlar şampiyonu merak ediyor. Bu heyecanı kaybetmemek lazım. Yönetim de basketbolu başıboş bırakmamalı (final serisi kaybedilse bile), yatırım yapmaya devam etmeli. Öneri; Ayuso’yu takıma geri istiyoruz, şu anda tam takımın ihtiyacı olan adam.

 

Pek tabi, ezeli rakibimiz Fenerbahçeyi’de kutlarız. Onlar da gayet başarılı bir sene geçirdiler, ama Türkiye’ye bir kupa borçları var, çünkü BJK’nın Efes’ten sonra ikinci kere bir Avrupa Kupası almasını önlediler. Sadece ve sadece coaching farkı (maalesef BJK koçu tek adamı, Mrsiç’i tutmayı başaramadı!) ile 3 maçın ikisini kazansalar da, sonra gelen final-four’da kapasitelerinin belli bir noktaya kadar ancak geldiğini görüp, pes ettiler. BJK ise o zamanlar daha iyi bir koç ile çalışmış olsa idi, bu kupayı kazanma ihtimalleri çok yüksekti. Neyse umarım seneye diyoruz, fikirlerini büyük bir merakla bekliyoruz.

 

P.S.: Seninle teke-tek kapışıp, el üzerinden attığın şutlara sinir olmayı özledim...

atom.gif

Minnesota ve (gerçek!) Kevin Garnett

kevin_garnett.jpg

Normal sezon MVP seçimlerinde Steve Nash’in kazanmasına sevindim, hem ısrarla “basketçi değil” dediğim Shaq bir ödülden oldu, hem de oyun karakterini takdir ettiğim Nash belki de kariyerinin doruk noktasına çıktı (tabii şampiyon olamazlarsa). Bir oyun kurucu için normal sezon MVP’si olmak gerçekten çok zor ve benim hatırladığım en son Magic alabilmişti (Jason Kidd hiç olmadı değil mi?)

Öte yandan normal sezonun açık farkla en verimli oyuncusu olan, all defensive 5’a seçilen(6.sezon üstüste!), senelerdir tutarlı olarak çok yüksek performans gösteren Garnett’in sadece 4 puan olması beni üzdü. Ama kabul etmek lazım ki, NBA (belki de amerikan menşeili herşey gibi) kazananlar üzerine kurulmuş. Bu bir şikayet değil tabii, sadece kabullenme. Biz NBA’yi böyle gördük, böyle sevdik. Acaba Playoff yapamamış bir takımın oyuncusu hiç MVP seçilmiş midir?

Peki böyle bir oyuncuya rağmen Minnesota neden playoff yapamadı? Hem de Sam Cassell, Latrell Sprewell, Olowakandi ve Wally gibi ilk bakışta önemli adamlara rağmen? Takımdaki iki yaşlı (Cassell ve Sprewell) son senelerdeki en kötü istatistiklere sahipler ve takım hala bir pivot bulamadı, Olowakandi maç başına 5 sayı ile oynuyor. Gel de sen, 96 senesinde gönül verdiğim o takımı arama; Stephon Marbury, Tom Gugliotta ve Garnett. Yanılmıyorsam takım ilk defa playoff yapmıştı ve bağıra bağıra geliyorlardı ki bozuluverdi o takım. Neden? İnsider görüşü için Minnesota fahri temsilcimiz Cer-Boulant kardeşimizin çok değerli yorumlarını bekliyorum.

Acaba İran’da basketbol ne durumda? Gerçi futbolda kesin modern değerlere yaklaşacaklar, zira Mustafa Hoca başladı çalışmaya. (kızı da yakında taşınıp modern değerlerle tanıştırır İranlı topçuları :P, yorumun böylesine şerefsizcesi....)

atom.gif

CM Analizi

cm_reklam.jpg

Ben sana ne diyeyim Eidos ve Sports Interactive.  4 yıllık üniversite hayatımı yaktıktan sonra bir de utanmadan ayrılıyorsunuz. Peki benim uykusuz gecelerimin ve o uykusuzlukla gittiğim sınavların hakkını ben hanginizden soracağım. En iyisi ikinizden de sormayıp yeni çağ CM ya da FM her neyse onunla kaldığımız yerden devam etmek.

 

CM bir oyun değildir sevgili arkadaşlarım, bambaşka bir dünyadır ve mümkünse hiç bulaşılmamalıdır. Henüz panzehiri bulunamadı çünkü. Yok lan, yoksa bulundu mu. Şimdi düşünmek lazım CM mi xxx download mu vaktimizi daha çok aldı ha ne dersiniz Neco ve İsmet kardeşlerim…

atom.gif

atom.gif

Basketbol Ligimiz...

basket_turk.jpg

Yıllardır basketbolu yakından takip eden, basketbola gönül veren insanlar hep aynı şeyi anlatmaya çalışmıştı aslında. Hep aynı amaçtan bahsedildi. Türk sporuna bir asır boyu hizmet etmiş klüp takımlarının basketbolda başarılı olması, Türk Basketbolu açısından çok yararlı olacaktı. Müessese takımlarının hegomanyasının klüp takımlarınca kırılması demek, müessese takımlarının basketbola daha fazla yatırım yapmasını getirecek ve bu da direkt olarak ligimizdeki basketbol kalitesini yükseltecekti. Ve işte bu uzun yıllardır ilk defa bu sene gerçekleşmeye başladı Türkiye’de. Fenerbahçe ve BJK’nin futbol yatırımları ve diğer müessese takımlarının yatırımlarına oranla çok daha az yaptıkları ufacık yatırımlar bile meyvesini verdi bu sene. Tabi bu sene yatırımlar oldukça akıllıca yapılmıştı. Bilirsiniz ki geçmiş bana Fenerbahçe’nin belki de Avrupa’nın gelmiş geçmiş en iyi ilk beşini kurup başına basketboldan ve oyuncu yönetiminden bir haber bir koçu getirtmesiyle fiyaskoya dönüşen yatırımları hatırlatıyor. (Kutluay, Tabak, Rauf, McRae, Miliç)

Sonuçta bu iki takımın beklenilenin çok da üstündeki başarıları (Keşke GS de takipçi olabilseydi) bu sene basketboldan çok daha fazla konuşulmasına sebep oldu Türkiye’de. Hatta inanın ben isterdim ki üç büyük takım futbolda yaşadıkları fanatizm boyutundaki rekabeti basketbol sahalarına birbirlerine destek olarak taşısaydı. Bilirsiniz ki basketbol seyircisi ve camiası futbola oranla biraz daha eğitimlidir. Yani düşünsenize, sonuçta amaç klüp takımlarının basketbolda başarılı olması. Bir an için hayal etsek, FB’li taraftarlar hani hazır futbolda da şampiyon olup kendilerini tatmin ettiklerine göre BJK Efes maçlarına gidip BJK’yı destekleselerdi. Böyle bir manzarayı görme şansımız var mı acep? FB ve BJK taraftarları forma ve bayraklarıyla yan yana BJK lehine tezahhurat ediyorlar. Bence bu bir ütopya. Neden biliyor musunuz? Şu harika güzellikleri yaşayacakken Kg21 gibi bir basketbol aşığı bile işi fanatizme döküp yok Efes’in kupasına engel oldunuz, yok önümüzü kestiniz diyor. İşte bu yüzden bir ütopya. Benim de şöyle cevap vermem icap ediyor o zaman. Kardeş gücünüzü yetseydi de bizi eleseydiniz, ya da gücünüz yetse de şampiyon olsanız…

Ben iş yoğunluğun dolayısıyla maçları izleyemedim Kg21 kardeş. BJK lehine ve aleyhine çalınan düdüklerden de haberim yok. Ama sıkı bir FB taraftarı olarak inan gönülden isterdim ki BJK şampiyon olsun. (gerçekten böyle istediği mi biliyorsun)…

 

P.S.: El üzerinden attığım şutlar bir tarafa da ben hiç kapıştığımızı hatırlamıyorum. Benim için onlar sadece warm-up sayılıyordu kardeş. Lakin seninle aynı takımda oynamak inan çok zevkli…

atom.gif

KG ve T-Wolves...

t-wolves.jpg

Ben o muhteşem takımı 97-98 sezonu tanımıştım. Minnesota halkı tarafından “The Big Three” diye adlandırılan 21-Kevin Garnett, 3-Stephon Marbury ve 24-Tom Gugliotta. Öyle muhteşemdiler ki. O sezon playoff yaptılar. İlk turda Seattle’la eşleşip 3 maç sonunda 2-1 öndeydiler ve kendi evlerindeki maçı da aldıklarında 3-1 ile Seattle’i eleyip Lakers ile eşleşeceklerdi. Ve ben o maçtaydım. Bütün salon “We want Shaq” diye bağırıyordu. Lakers takımının ilk kurulduğu yerin Minnesota olduğu ve 6 sezonda 5 şampiyonluk aldıktan sonra bazı sıkıntılar yüzünden Los Angeles’a taşındığı düşünülürse o playoff eşleşmesi Minnesota halkı için çok önemliydi. Lakin takımın tecrübesizliği Seattle’a kendi evlerinde yenilmelerine ve aynı şekilde son maçta Seattle’da kaybetmelerine neden olarak Minnesota’yı playoffun dışına itti.

Seneler birbirini takip etti ve geçen sezona kadar Minnesota hep playoff yaptı ve hep ilk turdan elendi. Bunun bir nedeni de playoffu son anda yapıp ilk turda güçlü takımlarla eşleşmeleriydi. Fakat geçen sezon her şey biraz daha farklıydı. Kadronun Sam Casell ve Latrell Sprewell ile güçlendirilmesi ile fanatik bir Minnesota taraftarı olan beni bile şaşırttılar ve batı konferansı finaline kadar yükselebildiler. Üstelik bu başarı KG’ye sezon MVP ödülünü bile kazandırdı yanılmıyorsam. Ama ne olduysa bu sezon geçen seneki katkıları tartışılamaz olan iki yaşlı ve sorunlu kısa benim bilmediğim ve kestiremediğim sebeplerden çok kötü bir sezon geçirdiler ve geçen sezonki o büyük başarının ardından 97-98 sezonundan beri ilk defa T-Wolves playoff dışında kaldı.

Şimdi bu kısa (amma da kısa oldu ha) ön bilgiden sonra genel olarak şahsi kanaatimi anlatayım. NBA ligi yapı olarak çok başarılı bir şekilde draft yöntemiyle takımlar arsındaki güç dengesini korumaya çalışıyor. İlk başlarda bu her ne kadar başarılı olmuş gibi görünse de son yıllarda çıkan free agent kuralı ile de birlikte hala takımın kurulu olduğu şehir ve eyaletin maddi ve manevi gücü çok büyük bir önem taşıyor. Amerikanın yönetim sistemi gereğiyle eyalet meclisleri spor takımlarından alınacak vergilerden kullanacakları salon ve statlara kadar söz sahibi. Bu nedenle Minnesota gibi hem çok zengin olmayan hem de diğer eyaletlere göre sporu daha bir geride düşünen eyalet takımlarının Amerikan liglerinde başarılı olmaları imkansız olmasa da hem çok zor hem de Minnesota örneğinde görüldüğü gibi devamlılık içermiyor. Bu devamlılık içermeme durumu takım kadrolarına bile yansımakta bir bakıma. 97-98 sezonundan beri hala Minnesota’da oynayan tek oyuncu KG ve bir sezon sonra çaylak olan Wally. Bunun yanı sıra 97-98 sezonunda Mimnnesota Kg ile 6 yıllığına 128 milyon dolara anlaşınca ya Gugliotta ya da Marbury'i bırakmak zorundaydı. 98-99 sezonu için tercihini Marbury’den yana yaptı ve Gugliottayı freeye bıraktı. Lakin bir sezon sonra bir takımda iki yıldız olmaz diyerek sözleşmesini yenilemeyen Marbury’de takımdan ayrılınca Minnesota bir buhran yaşadı ama yine de playoff yapabildi. Bana kalırsa bu baştan beri yanlıştı çünkü her ne kadar Marbury göze hitap etse de Gugliotta takıma çok daha yararlı bir oyuncuydu. İşte zaten NBA teorisi burada çöküyor. İşte bu yüzden KG’nin şampiyonluk yaşaması çok zor.

Çünkü NBA futboldan çok daha önce endüstriyel hale gelmiş durumdaydı. NBA bir şov dünyasıydı ve Real Madrid’in Beckham’a verdiği transfer ücretini sadece Asya'ya sattığı Beckham formalarından çıkardığı gerçeğini NBA çok önceleri keşfetmişti. Sorarım size ki

acaba dünya çapındaki Jordan formalarının satışı kaç milyon dolarları buluyordu. Takımlar illaki basketbolculara verdiği milyon dolarları bir şeklide çıkartmak zorundaydılar ve bu KG gibi her maç en az double double yapan ama diğer oyunculara göre çok daha sade oynayan bir oyuncu ile olmuyordu. Bana kalırsa NBA’in şu andaki hem defansif hem ofansif yönüyle en iyi oyuncularından biri olan KG’nin formasını Minnesota eyaleti dışında alan var mıdır? (ben bir kişi tanıyorum, adı da Kg21) Benim yorumum bu olmakla birlikte San Antonio’nun Tim Duncan gibi yine takıma çok yararlı ama şovdan uzak bir adamla şampiyonluklar yaşaması teorimi biraz çürütüyor gibi görünmekte ama counter olarak Karl Malone – John Stockton’lu Utah örneğini verebilirim. Benden bu kadar Kg21 kardeş. Umarım yararlı olmuştur.

atom.gif

İşte, Cafercan Gerçeği..!

cafercan_b.jpg

Hıncal Uluç haftalardır, NTV’de yayınlanan 90 Dakika adlı spor programında Galatasaray teknik kadrosuna soruyor: “Bi Cafercan vardı, nerede o..?”. (Bilenler bilir: döndürüp dolaştırıp, lafı bi şekilde paso Cafercan’a getiriyo...)

 

İşte; uzun ve yorucu bir dizi araştırmanın ardından biz Miyendisler, Cafercan denen fitbolcuyu bulduk... En azından şimdilik resmini ele geçirebildik – bu, bir nebze de olsa; Hıncal’ın adamı deli eden yakarışlarına derman olur ümidiyle yayınlıyoruz...

(Hıncal, germe bizi..!!)

atom.gif